Son yazılar

29 Kasım 2016 Salı

Son Zamanlarda Yaptığım Çeviri Derlemeleri ~

Çeviri yapanlar bilir; çeviri yapmak kolaydır fakat şarkı çevirisi bambaşka bir dünyadır. Çevirirken kelimenin ilk anlamını kullanmak ya da motamot bir çeviri şarkıyı berbat eder. İlk çevirilerimi dinleyip izlerken ben ne yapmışım böyle, böyle mi çevirilir bu şarkı dediğim oluyor 🙈 Sonuç itibarıyla şarkı çevirisinde iyi denilebilecek kıvamda olduğumu düşünüyorum :)

Hem kendime, hem sayfalara çevirilerim oldukça fazla. Bunları eğlenerek yapıyorum. Son çevirdiğim Mad Clown şarkısı mesela. Çevirirken çok güldüm. Çünkü bir şarkıda ilk defa bir erkeğin gerçek yüzünü hatta terk eden tarafın neler hissettiğini görmüş oldum. Görmüş oldum diyorum aşk denen safsataya inanmadığım gibi henüz başıma gelmedi :) Böyle görüyoruz işte :)


Yazayım açık açık, şerefsiz kızı ağlatmış terk etmiş akşam yemeği dert olmuş ona 😂😂 Böyle de bencil erkek işte. Ayrıca komik, çünkü kesin böyle düşünenler olmuştur 😃


Bu kısımda ahh dedim çok farklı bir şarkı bu. Çünkü bir erkeğin kendini kabullenişi söz konusu. Güldüm de elden ne gelir, ben böyleyim diyor çünkü. Çokta fifi der gibi asdfg

Şarkının Çevirisi:




Ve ikinci çevirim kendi adıma yaptığım bir çeviriydi.Son zamanlarda kore dizilerinden uzaklaşmışken beni ekrana bağlayan yegane dizi: Shopping King Loui'nin OST'sini çevirdim 😇

Hatta bu tesadüf bana ilk defa Monsta X şarkısı çevirme şansı da verdi. Şarkının iki versiyonu var. Bir akustik bir de rock versiyon. Ben akustik versiyonun tiryakisi oldum. Çocukların vokali bal kaymak. Çok beğendim. Böyle gruplar daha çok göz önünde olmalı bence.



Bir sonraki çeviri videom ise en özeli: Çünkü CNBLUE'nun Euphoria albümünün incisi; Be Ok'e klip hazırladım. Hayatımda ilk kez böyle bir şey denedim. Bazı kısımlarda küçük hatalar yapsam da genelde çevremdekiler beğendiğini söyledi. Fakat çevremdekiler harici ne düşünüyor bilmiyorum. Kötü olsa derler mi bilemiyorum. Şarkıyı çevirdim, videomu yaptım, ardından zamanladım. Ardından karaokesini ekledim ^^ Böyle uzun bir süreç geçirdi anlayacağınız ^^ Umarım beğenirsiniz 🙈



BTS albüm çıkarma sürecinde her army gibi merakla takip ettim, hatta bu merak albümdeki en sevdiğim şarkılardan birine acilen video hazırlayıp çevirmeme kadar uzandı :D Fakat o sıra çok yoğundum ve yorgundum. Mumine'ye yani CNBLUE Turkey / 터키 ekibinin MaviYıldız'ına yalvar yakar aahahha şaka şaka Allah razı olsun bir dememle ben zamanlarım dedi. Onu patınom yapıp şarkıyı bir temiz çevirdim. Dinlemek isteyenlere:



BTS albümünden biraz bahsetmek gerek bence. O albüm gerçekten tüm ödülleri hak ediyordu. Kore'deki kendini hayran sanan bazı kişilerin BTS'in albümü ödül aldığı için çemkirse de, umarım bir gün çocukların albümlerinin kalitesini anlama şerefine ulaşırlar. Klip şarkısını beğenmeyip klipteki dansın tiryakisi olan ben söylüyorum bunu. Albümdeki tüm sololar ve şarkılar mükemmeldi. Dinlemenizi öneririm. ^^




Daha bir çok çevirim var ama şu an sadece birkaç tanesini yazabildim.

Kanallarım: ❤ Hyunbinaşkı Kanalı





13 Kasım 2016 Pazar

Komatta Toki Ni Wa Hoshi Ni Kike! Manga Tanıtımı

Beni tanıyanlar bilir, feci  kötü şansım vardır; özellikle manga konularında. Erkek- erkek ilişkisini cinsel içerikli işleyen Yaoi mangaları sevmem. Fakat Shounen-ai denilen cinsel içerik bulunmayan ve sadece duygulara yer veren mangaları okuyorum genelde. Anlayacağınız homofobik vs değilim sadece sınırlarım var.  Neyse konu dışına taşmadan; ne zaman yaoi mangalardan kaçsam pat karşılaşıyorum  

 Aşırı Gintama seviyorum. Mangası olduğu gerçeğini fark edince, hemen koştum okumaya tabi... Okumaya başladım ama bir gariplik var. Sonra fark ettim DJ (doujinshi)denilen manganın fan fiction halini okumaya başlamışım ben. Yani fanatik hayranlar; birbirlerine yakıştırdıkları karakterlerden hikayeler yapmışlar. Zavallı Derya'da Gintama'nın bölümü diye okumuş 

Daha geçen gün; No.6 diye bir anime buldum. Beyaz saçlı, yüzü yaralı karakter var diye başladım. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş ya; türüne de baktım; aksiyon bilimkurgu vs yazıyor; nasıl seviniyorum Tokyo Ghoul gibi bir şey izleyeceğim diye. Abi animede shounen ai var.Ama türe yazmamışlar. Bu kadar olur :) Sanki özellikle buluyor beni.Neyse izledim pek korktuğum gibi sahneler yoktu. Gerçi bir animeden şüphelenince kendime anime sever arkadaş buldum; hemen soruyorum ona. Yaoi yok de mi falan diye. Sehun Noona  Onun da blogu: Nunakuu


Aşırı uzattım yahu :) Bu benim ilk manga tanıtımım. Komatta Toki Ni Wa Hoshi Ni Kike! Türünde; komedi, dram, okul hayatı ve shounen ai tagı var. Fakat Shounen ai türü anlamayacağınız kadar az ve ölümüne kankayık tadında. Hatta Shounen ai değil shounen olmalıydı türü. Romantizm yok.

Konusuna gelince; Fujishima Takara liseye başlamıştır fakat babası hariç ailesinin geri kalanını kaybettiği için yurtta yaşamaya başlayacaktır. Babası işi gereği evden uzakta yaşadığı için yurt mükemmel bir seçenektir.Takara'nın oda arkadaşı ise Hosaka Kiyomine'dir. Kiyomine içe kapanık biriyken; Takara ise tam tersi. İlk başta bu farklılıklar yüzünden birbirlerine sinir olsalar da; sonradan ilişkileri arkadaşlığa dönecektir. Belki de daha farklı bir duyguya?


Kyomine konusu çok ilginç bence. Ailesini kaybetmesi (şiddete uğraması); üvey ablasının (anneleri aynı, babaları farklı)ona anne gibi oluşu nedeniyle; Ablası Ayako'ya aşırı düşkün.Şöyle anlatayım; diğer herkes ölebilir ama Ayako ölmesin diye düşünen biri Kyomine. Kendinden başka herkesi düşünebilen Takara'yı keşfetmek onun gibi biri için belki fazlaca büyük bir ödül.

Mangayı okuduğum süre boyunca; Takara'ya sayısız defa kızdım, çünkü Kyomine'nin onu birçok defa incitmesine karşın onu hep affetti. Ne bileyim ben yapamazdım öyle bir şeyi sanki.Mangaka sanki hikaye ilerlesin diye Takara'yı hafife alıyordu. Mesela manga'da çok üzüldüğüm bir yeri anlatayım.

Seni bencil veled, durup duruken üzüyorsun minnoş Takara'yı 


Takara'nın babası dış ülkeden oğlu için geldi fakat sınav haftası nedeniyle oğluyla pek vakit geçiremedi. Hal böyleyken, Ayako'yla karşılaşınca; hava limanına gidecek olması nedeniyle onu bırakmak istedi. Neyse giderlerken, kaza yaptılar. Çocuklar kazayı öğrendikleri anda; Kyomine, Takara'nın yakasına yapışıp; " Eğer Ayako'ya senin ya da babanın yüzünden bir şey olursa, asla affetmem seni!!" diye bağırdı. Manga boyunca; birbirlerini korumalarını, önemsemelerini, birbirileriyle dosttan öte ilgilenmelerini okuyor sıkılmıyordum. Takaraya karşı sahipleniciydi. Sanki o tek dostuymuş gibi davranıyordu, ona. Kötü davranan biri olmasın hakkından gelirdi.. Böyle bir repliği okuyunca sanki Kyomine bana ihanet etmiş gibi hissettim. Bir an dost kazığı yer gibi oldum.Yemiş olan biri olarak okurken izliyor gibi oldum hatta. Ki Takara'da terkedilmiş gibi hissetti. Sanki senin baban ölürse ölsün, Ayako'ya bir şey olmasın dedi.

Siyah Saçlı Kyomine, Sarışın Takara 

İşte bu kısımda bu duyguların daha uzun sürmesini bekledim. Fakat odun Kyomine, sanki bir şey yapmamış gibi hastanede Ayako'ya sarılıp sen iyiysen diğerleri umrumda değil demesi de üstüne tuz biber. Daha ötesi; kuzucuğum Takara'm Kyomine ve Ayako'dan eğilip özür diledi ve günlerce okula gitmeyip; hem babasını kaybetme korkusuyla cebelleşti hemde aptal Kyomine'nin onu terkedişini hazmetmeye çalıştı. 

Terkediş diyorum ama sevgili gibi değildi. Bildiğin sana çok değer verdiğini bildiğini sandığın kişinin aslında sana o kadar değer vermemesi olayı. Neyse ki; Takara'nın babası Kou-San'a bir şey olmadı. Neyse hikayenin gerisini anlatmayayım :) Ama bu kısımda çok üzüldüm. Bakaaaa Kyomine.

Merak etmeyin manga bayağı uzun. Bu anlatttığım hikaye birkaç bölümden sadece. Manga 20 ciltten oluşuyor.

Kyomine'nin ablası Ayako ve Takara'nın babası Kou-san birbirlerinden hoşlanmaya başlıyorlar; fakat sorunlu kyomine yüzünden birbirilerine itiraf edemediler. Edemediler değil de birbirlerinden  hoşlandıklarını bilmelerine rağmen sevgili olamadılar. Yine aynı kereste yüzünden. Yavrum Takara'nın derdi; kimse ölmesin, üzülmesindi hep. Ayako'yu da anlıyorum. Kou'san bir içim suydu



Kou'nun oğlu Takara'yla olan sahne çizimleri de mükemmeldi. Karısı öldükten sonra daha fazla yurt dışında çalışan, Japonya'ya yılda 2-3 kez gelen bir babanın oğluna düşkünlüğü şaşılacak derecedeydi. Öyle ki Manga'da en sevdiğim sahneler baba-oğula ait.

Oğluşuyla uyuyan bir adet Kou 

 Kou; Manga başında sanki önemsiz biri gibi gösterilmişti fakat yayınlanma sürecinde Japonya'da Kou'nun Kyomine'yi kıskanması, oğluna yakın oluşunu çekememesi çok sevilmiş. Sağ olsun kereste Kyomine'de öyle hareketler yapıyordu ki Kou'nun kalbine iniyordu çoğu kez. 


Bu sahnede; Takara merdivenlerden düşüyor ve Kyomine, Takara'yı kucağına alıyor. Ardından onu neden ondan uzak durduğunu soruyor, fakat Takara cevap vermiyor. Kyomine, cevap ver deyip kızınca  aniden Takara'nın boynunu ısırıyor  Sesi duyan hasta Kou koşuyor ama oğlunu azmanın birinin kucağında görünce sinirleniyor, yukarıda görseldeki gibi "Kahrolası velet, Takara'ya ne yapıyorsun? buraya gel ve..." o sıra Kyomine'nin peşinde kızıp çığırırkene merdivenlerden düşüyor  ve bayılıyor.

Karakter olarak Kyomine ve Takara'nın yurdu daha renkli. Kyomine'nin kuzeni Reichi yurt başkanı. Kyomine'ye paralel bir kişiliği var fakat onun aksine herkesle iyi geçinebilen biri. Ve genler sebebiyle çok yakışıklı asdf Kyomine gibi günü birlik ilişkiler yaşamıyor ama oldukça gönülçelen birisi.



1997 yılında çizilmiş bir manga olsa da; çizimleri harikaydı. Çoğu ayrıntıyı çok sevdim. Ayrıca hiçte o yıla ait çizmiyor mangaka. Okurken 1997 yılında olduğunu fark etmedim bile. Anime yapsınlar bunu; onegai onegai 

Şimdi kötü habere gelelim bu manganın Türkçe çevirisi yok. Ben ingilizceden okudum.  Evet küfür ediyorsunuz sanki duyuyorum :) Etmeyin 

Kendimce tanıtım yaptım  eğer mangayı okumak isteyen olursa: TIK TIK

Ben hiç shounen ai okumadım ama diyenlere ısrarla diyorum ki; bu shounen ai olamayacak kadar Shounen bir manga. Shounen ne demek; aksiyon ve macera temalı, direkt erkeklere yönelik olduğu söylenen anime veya manga.Şahsen ben erkeklerin kankalık ilişkilerine bayılan bir tip olduğumdan shounen anime ve manga takip ediyorum. Ayrıca bu mangada diğerlerine göre fazlaca kız karakterler var. Örneğin; Takara'nın en iyi arkadaşlarının ikisi de kız. Ve Takara'yı aslan, kaplan gibi koruyup gözetliyorlar. Annesinin olmaması nedeniyle sanırım.  Bu bakımdan okurken eminim rahatsız olmayacaksınız.
Okuduğunuz için teşekkür ederim 

2 Ekim 2016 Pazar

Train To Busan: Bir Kore Zombi Filmi



Ahhh ahh.. uzun zaman sonra ilk yazım bu. Çok beğendiğim bir filmi anlatacak olmak ise bayağı eğlenceli. Başlıkta da belirttiğim gibi; Train to Busan filmi,bir zombi filmi fakat koreli bir yapım. Hemen hemen herkeste olduğu gibi bende ön yargıyla, abidik gubidik efektlerle bağırsaktı, gırtlaktı bacaktı koldu falan.. beyaz tenli çekik kardeşlerimizin birbirlerini yiyişini izleyeceğim diye düşündüm ilkte.Pekte öyle olmadı. Mükemmel değilde, harika bir filmdi.

Konusu: Güney Kore'de yayılmaya başlayan zombi virüsü sırasında,birkaç yolcunun hayatta kalmak için güvenli bölge olan Busan'a trenle ulaşmaya çalışmaları hakkında bir film. Daha fazlası size spoiler olur :p

Bittiğinde kendi kendime diğer zombi filmlerinden ne farkı vardı dedim: yoktu. zombiler yine  aynı; keza konu ve klişeler aynıydı. Yani sese yoğunlaşan zombiler, kurtulmaya çalışan en az bir çift liseli ergen, kurtulmuş kalabalığı kışkırtan sadece kendini düşünen benciller vs...



Başrol oyunculardan biri Gong Yoo. Kore'de oyuncu kesiminde 79 line insanı öldürür bitirir bulutlara sürükler. :) Gong harika bir oyuncu, izlerken size Gong yoo'yu değil karakteri izlettiriyor.Busanlı delikanlı Gong yoo bu filmde Busan'a yolculuk etse de, Coffee Prince izleyen her Türk genç kızı onu tanır. Ya da yeni nesil belki Big izlemiştir dizilerinden. Gong filmde Seok Woo isimli işkolik, ihmalkar, kızına hiç ilgi göstermemiş ve eski eşiyle sorunları olan bir babayı canlandırıyor. Hatta izlerken yuh artık deyip bazı noktalarda karaktere kızacaksınız.Karakteri sadece kendini düşünen biri çünkü.Gong hayranlarına gelince çok sadıklar, öyle ki hayatında zombi filmi izlememiş bireyler bu filmi izlemiş ve korkmuşlar. Yorumlarda epeyce gülmüştüm. İlk korku tecrübelerini Gong'la atlatmışlar neyse ki :)

Diğer karakterlerden biri de; Gong Yoo'nun kızını canlandıran Kim Su-an.Karakterin ismi Soo an. Soo an karakteri ailesinin durumunu fark edip, iyiymiş gibi davranmaya çalışan minik bir kızı anlatıyor.Babasının telafi çabaları ve trende arada kaldıkları zombi virüsü salgını arasında gelgitler yaşarlar. Ki kızımız çok başarılı. Geleceğin Kim sae ron'u(The Man From Nowhere, Hi school love on!) olabilir.



Diğer oyuncular ise şöyle:

Jung Yoo Mi: Birçok filmden onu hatıralayabilirsiniz.Discovery of Love dizisinden özellikle. Filmde ise hamile bir kadını canlandırıyor. Hamile olsa da oldukça güçlü bir kadın karakter. Belki de her zombi filmine böylesi lazımdır. (Böyle yazan kişide Resident evil izlemekten bitap düşmüş biri; Koskoca Alice bacımız varkene elin Korelisine cıks cıks asdf)

Ma Dong-seok(Don Lee): Onu nasıl tarif etsem bilmiyorum filmin hem kahramanı hem yıldızı.Mükemmel bir oyuncu bence.Sert, kaba ama içten pamuk gibi şefkat abidesi çiçeği burnunda bir babayı canlandırıyor.Küçük bir de not: kendisi karma dövüs sanatları eğitmeni.Mark Coleman ve Kevin Randleman'ın (Ünlü boksörler)özel antrenönerleriydi bir zamanlar.Sonraları oyunculuğa geçiş yapmış.Hatta eskiden Gong yoo'nunda antrenörüymüş.

Ve gelelim Liseli klişe tiplere: Böyle diyorum çünkü Amerikan tarzı korku filmlerinde(zombi olması gerekmiyor) en az bir liseli çift, en az bir sünepe tip, en az bir sessiz ama akıllı tip, en az da kötü bencil biri bulunur. Bu filmde de aynı klişeye dayanmışlar tabii ki büyük bir farkla.

Liseli öğrenciler ise: Choi Woo-Sik ve  Ahn So-Hee. Soo hee'nin oyunculuğunu pek beğenmedim. Woosik ise sanki pek aktif değildi. Yani liseli itemi bu filmde benim açımdan pek bir sönük kaldı.

Fakat filmin çok çekici artı yönleri de var; işte onlar sizi çekip izleyeceksin ulen dedirttiriyor ve filmi harika kılıyor.


1.İlk olarak film ne kadar korku ve gerilim filmi gibi görünse de; dram yönü çok ağırdı. Öyle abes bir dramda değildi. Bazı filmlerde (özellikle korku filmlerinde) her karakterin kısa da olsa  hayatı mercek altına alınır. Ölen giden karakterlere, acıyıp ya da sövme payı bıraktılırdı. Bu filmde ise başrol karakterler hakkında daha çok bilgi sahibi olabiliyoruz.Bu da sizin birden çok kişiyle bağ kurmanızı engelliyor. Bu bir artı. Başrolün nasıl hissettiğini ne yapacağını tahmin etmeye çalışıyorsunuz.

2.Karakterlerin anlık tepkileri için "insanoğlu ya çiğ süt emmiş be" diye hayıflanıp bende öyle yapar mıydım diye düşünüyor insan; gerçi samsun'u zombiler bassa benim annem ona saldıran zombiye ilk halılara basma der. Yani biz Türk'üz; bize çiğ et aşkı işlemez; kebap olarak sunsalar hadi neyse 😜😜 Şaka şaka zombi diye bir şey yoktur. Ama bu itemi, film virüs açısından değil de virüsden nemalanan şirketler ve kar ortakları insanlar açısından değerlendirmiş. Yani işin görünmeyen kısmını anlatmış diye düşünüyorum.Bunun parçası olduğunu öğrenen insanların tepkilerini görmekte çok hoştu.

3.Trende çok farklı karakterler vardı elbet. En ilginci trendeki evsiz yolcuydu. Hep şüphelendim keratadan 😂 filmin yıldızı ise eşi hamile olan yolcu. Saykoluğu, laf sokmaları çok iyiydi.



4.Ve filmin asıl noktası: bence olası bir felakette insanların nasıl bencilleşip, herkesin kendi çıkarı için yapmayacağı şey olmadığını anlatıyordu her saniyesinde.

5. Bonus: filmde yolcu olarak, W dizisinden webtoon çizeri, Yeon-Joo'nun babası Oh Sung-Moo'da var. Fakat karakterin içeriğini yazmıyorum merak edin :))

6. Zombiler insanlara saldıracağına onlara iftar çadırı gibi çadır kurulsa diye hep düşünsem de izlemeyi çok seviyorum 😏😁 Sizlerde seviyorsanız bu filme bir şans verin bence.

Fragmanı için:

İzlemek için: Train to Busan


Teşekkürler okuduğunuz için ^^




22 Mayıs 2016 Pazar

Benden öte Benden Ziyade...

"Sabret gönül sabret, sakın isyan etme 
Bir gün elbet bitecek bu çile, isyan etme 
Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze... 
Orda öyle bir isim var ki kuldan öte kuldan ziyade 
O'nu düşün O'na sığın O senden öte benden ziyade...."


Her zaman bir yerden başlamalıydım; bundan 6 yıl önce; ne anlatmamı istiyorsunuz ki diye sormuştum birine; sana dair anlatılacak ne varsa anlat demişti bana..Ben kaybolmadan önce yazmalıyım; sabırla; isyan etmeden...Allah Rahmet eylesin Barış abime.

Şimdi de öyle yapmalıyım; belki de her zaman yaptığım şey! Kişiliğim sebebiyle; çokça şaka yapabilen, şaka kaldırabilen, kolay alınmayan biriyim fakat yanmaz çizilmez teflon tava hiç değilim:) Yani her insan gibi kırılıyorum. Bunu gösterebilen biri miyim onu bile bilemiyorum; bu yaştayım hala çözemedim o kısmı. Acıdığında gülüyorum ki acıyan yaram da gülsün. Ağlamak yerine gülüyorum belki de.

Tava ben; çocukta hayat :)

Fazlaca sinirli olduğum için kırabiliyorum insanları; ama her zaman hatamın farkına varıp, düzeltmeye çalışıyorum. Özür dilemekten çekinmem yani ama hatalı olduğumu düşünürsem :)

Hatalarla olgunlaştığımızı düşünürüm hep. Bu yıl hatta ondan önceki yıl çok zorlandım. Duygusal anlamda çok yıprandım. Şöyle bir baktım da ben insandım di mi? Sayfalarım vardı ne gerek vardı dedim kendime; bırakamıyordum üstelik? Bırakmak istemedik tam anlamıyla. Bir annenin çocuğunu terk edememesi gibiydi. Düşünsenize sıfırdan kendimize eğleneceğimiz anlar zamanlar ayarlıyorduk.. Ve ben sadece bir şeye yönelirsem çok çabuk sıkılırım sadece kore yani 50 milyonluk bir ülke bana yetmezdi. Ki öncesinde ben Supernatural denilen kocaman bir efsaneyle uğraşıyordum. Kore'yi keşfedince yine evladımı terk edemedim...Peki bana bir kazancı var mıydı? nasıl ki bir evladın annesine ücret ödemesi imkansızsa bu da öyleydi. Fakat hayatım hiç öyle demiyordu. Her yeni rejimde; hayatıma darbeyi indiriyordu.Sorumluluk almış olmak zaten başlı başına bir mesele. Hep bir tık ötesini merak edip başlamıştım. Hataydı; dünün hataları bugünün dersini hiç oluşturmadı. Devrim yaptığımı düşünürken; aslında darbeyle savruldum.Dedim ya; ben sevsem, hayatım sevmiyordu. Duygusal anlamda en küçük şeylerden yıpranır olmuştum; en küçük şeylerde sinirler tavan oluyordu. Yaşlandım bee derken haklıydım aslında :) Ne seçersem seçeyim; yanımda duracak mıydı?



Bunları okuyan bir ya da iki kişi fark etmez size bir şey söylemeye geldim; hayatınızın iplerini evlatlarınıza değil; kendinize verin. "Siz siz olun, kendinize kalın " demek amacım. Biz bir kere verdik; geri alamıyoruz.Küllerimizden doğduğumuzu söylüyoruz ama bizimle kalan şey aynı. Küllerimizden doğduğumuzda eski halimize dönmüyoruz sonuçta.Ben yine ben; yine küt yine küt.

Pişmanlık mı bunları yazdıran; sanmıyorum. Pişmanlıkla yazmıyorum; şükrediyorum. Bunca buhrana rağmen etrafım beni anlayanlar ile doluydu. Her yeniden doğduğumu sandığım zamanlarda elimi tutan arkadaş, kardeşlerim vardı; Allah razı olsun.

Bazen yılanlara özeniyorum; belli bir süre sonra ölü deriyi üstlerinden çıkarıp atabiliyorlar. Keşke bende kızgınlıklardan;yalnızlıklarımdan, üzüntülerimden sıyrılabilseydim. Keşke ölü deriyi attın be bak diyenlere, duygusal yanılsamaya inanmasaydım. Keşke mi? Belki de budur pişmanlığım.



Sizleri kandırmasına izin vermeyin; bugün elleriyle alkışlayanlar, sahte gülümsemeleriyle sizlere günlük maaşını verenler; mezarlarınızın üzerinde dua eli olmayacaktır eminim.Yine sahte gözyaşları sel olup akıp gidecek;yine sahte yas bir saat bile sürmeyecektir. Yine eminim ki neden bahsettiğimi anlamayanlar olacak. Ama şuna da eminim birileri anlayacaktır. O birileriyle biz birbirimize yeteriz :)  O birileri benim hissettiklerimi hissediyordur eminim. Anlayanlar'dan da anlamayanlardan da Allah razı olsun ^^

Sevgi ile selam olsun herkese.. Deryalarla dolup taşmanız; hyunbinaşkı'yla neşelenmeniz dileğiyle ^^

Umarım, neyi seçersem seçeyim; pişman olmam. Ha oldum diyelim; pişmanlığımla yaşamayı da iyi bilirim ben. Kotarırım onu da. Seçimlerimle kabul etmeniz dileğiyle;Şimdi bir lahmacun olsa da yesek; en acılısından :) Ne alaka demeyin asdfg


14 Mayıs 2016 Cumartesi

Kyoukai no Kanata (Sınır Ötesi) Anime Tanıtımı



MyAnimelist Puanı 7.88 olan Kyoukai no Kanata adlı animemiz 2013 Sonbahar animelerinin en iyilerinden bir tanesi. Geç izleyenlerden biri de olsam. Seri 12 bölümlük bir anime ve iki anime movie(filmden) oluşuyor. Aslen anime bir Light Novel'(Light Novel Nedir?)dan uyarlanmış.

Türü için Aksiyon, Doğaüstü, Fantastik etiketi koyulmuş ama bence dram ve romantizmde eklenmeli. Yer yer komedide barındırmakta.. Çok tatlı; sarıp sarmalamak isteyeceğiniz bir aşk var :) Ayyyy :D Hatırladıkça fangörl damarım kabardı birden asdf

Kuriyama Mirai tatlısı :)

Konusuna gelirsek; Ruhlar dünyasında bile benzersiz bir yetenek olarak görülen "kanı kontrol edebilme" yeteneğine sahip olan ve bu güçlerden dolayı neredeyse nesli tükenmekte olan ruh avcısı bir klanın son üyesi olan Mirai Kuriyama ile bu ruh avcılarının avladıkları youmu adlı doğaüstü varlıklardan birinin bir insan ile evlenmesi sonucu ortaya çıkan bir türün nadir üyelerinden biri olan Akihito Kanbara'nın hikayesi. 
Akihito Kanbara
Gözlük fetişi olan sevimli Akihito; insan gibi görünse de yarı "Youmu" olduğundan yaraları çok çabuk iyileşmektedir, yani ölümsüzdür. Sahip olduğu güçlerle başa çıkmakta zorlanan ve yalnızlık çeken tatlış Kuriyama; çatıda intihar etmeye çalışırken; bunu gören masum Akihito kızımızı hemen kurtarır. Fakat bilmediği bir şey vardır; Akihito; doğal olarak Gözlüklü Kuriyama'nın avıdır. Akihito, Kuriyama'yı kurtardıktan sonra garip olaylar başlar... Bundan sonrasını için animeyi izleyin lütfen :)

Filmlerini ise şöyle açıklayabiliriz:



Kyoukai no Kanata Movie: I'll Be Here - Kako-hen(İlk Film): Anime serisindeki barşrol karakterlerin arasındaki ilişkiyi özetleyen bir film.Ayrıca anime özeti de diyebilirsiniz; animeden sahneler yer alıyor.Bence izlemekte fayda var; çünkü ben animeyi izledikten sonra bazı şeyler soru işareti olarak kalmıştı; bu filmle onları cevaplandırmıştım.Düşününce bu film çok gerekliydi; Kuriyama; Akihito'nun okuluna nasıl geldi? Animede olan bazı olaylar neden oluyor vs.. hepsi. Açıkçası animeyi bitirdikten sonra ilk filmi izlemenizi öneririm.



Kyoukai no Kanata Movie: I'll Be Here - Mirai-hen (İkinci film): Animenin devamı niteliğindeki film. Belki de "Mutlu son" denilebilecek bir hikaye sahip. Animedeki sona ikna olmuştum gerçi :) Ama bu film bizim tatlış Kuriyama & Akihito ikilisini mıncık mıncık etmek isteyeceğiniz bir film olmuş. Ama bu demek olmuyor ki; animenin aksine bu film çok romantik. Tabii ki hayır çözülmeyen birçok şey bu filmde sonuçlanıyor. 

Mirai-Hen'in Fragmanı:



Serinin en göze çarpan etmeni ise çizimleri bence; ferah ve gerçeğe yakın mimikler çizmişler.  Ben çoğu kez Toradora'nın çizimlerine benziyor diye eleştiri duydum ama bence yakınından bile geçmiyor. Çizimler biraz K'on(özellikle kızların çizimi), biraz Hyouka ve fazlasıyla Amagi Brilliant Park tarzında. Ne anime saydım be :)



Diğer yandan; Kuriyama'nın kanı konrol etme yeteneğine hayran kalıyorsunuz; Dram yönü karaktere de animeye gel beni izle diye yalvarıyor. Açıkçası ben animeleri izlerim; hayran kalırım sonra çok bakmam geriye. Ama bu animeyi ne zaman görsem kalbım hafif sıkışıyor; niye bilmiyorum ama Akihito'nun Kuriyama diye çığlıkları aklıma geliyor. Çok mu etkilenmişim ne :) Seri macera ötesi...sanki onlarla yolculuk ediyormuşsunuz gibi. En önemlisi iki ana karakterde olmak istedikleri kişi değiller; bunun getirdiği zorluklarla bir süre sonra birbirlerine güveniyorlar. İkisi de insan olmak yetisine tutunmuşlar, tam anlamıyla normal birer insan olmadıkları için.



Ben karakterler hakkında çok spoiler vermek istemiyorum ama yan karakterlerin harika olduğunu bilmenizde yarar var. Özellikle Akihito'nun arkadaşları asdf Nase kardeşler :) Hiroomi ve Mitsuki Nase..

Hiroomi Nase :)

Özellikle Abi Hiroomi harika ötesi biri.Soğuğa karşı aşırı hassas; boynunda devamlı bir atkısıyla dolaşır ve kız kardeşi Mitsuki'ye aşırı düşkün yani kız kardeş kompleksi var :) Aşırı sözcüğünü kullanıyorum çünkü izledikçe bu ne yapıyor ya diyebiliyorsunuz. Nase ailesi çok ünlü ruh kullanıcılarından. Yani iki kardeşinde gücü var. Hiroomi'nin bariyer gücü var. Mitsuki ise Ruhlar dünyasının savaşçılarından biri. Hiroomi ile ilgili yazmak istediğim çok şey var. Çok farklı bir abi; bunun nedeni cinsel yöneliminin farklı oluşu olabilir. Fakat çok şey yazarsam size kocaman bir spoiler yaması yapmak zorunda kalacağım; o yüzden çenemi mühürlüyorum :) Becerebilirsem tabiii asdf


Serinin en güzel yanlarından biri de; Ending Şarkısı..Sözleri seriye aşırı uyuyor. "Daisy" adlı şarkı seri için özel olarak STEREO DIVE FOUNDATION tarafından yapılmış.Grubun diğer şarkılarını mutlaka dinleyin derim. Aşırı iyi. Gangsta, Dimension W gibi animelerin OSTlerine de el atmış bir grup. Bahsettiğim animeleri de kendimce şaheser buluyorum.

Kyoukai no Kanata'nın Daisy'si Türkçe Altyazılı olarak sizlerle..Özellikle; Maviyıldız nickiyle; Mumine'ye İlk zamanlaması olduğu halde mükemmel bir iş çıkardığı için teşekkürler ^^


Sizlerde Kyoukai no Kanata'nın gizemli dünyasına yolculuk yapmak isterseniz; IZLE buraya bir tık yeterli :)

Okuduğunuz için ve özelikle Beyza Songyongki'ye beni bu güzel animeyle tanıştırdığı için çok teşekkürler ^_^



13 Mayıs 2016 Cuma

Vampire Knight Ending Türkçe Çevirisi //Kanon Wakeshima -Still Doll





Net üzerinde izlediğim ilk anime; Vampire Knight'ın Ending(Kapanış) şarkısını sizler için çevirmiştim.





Diğer çevirilerimi Çevirilerim etiketine tıklayıp bulabilirsiniz ya da youtube kanalıma tıklayabilirsiniz.

Kanalım: Hyunbinaşkı

Animenin konusunda ise şu yazıda  Vampire Knight Konu~ bahsetmiştim.


Kapanıştan birkaç gif: