Son yazılar

29 Kasım 2016 Salı

Son Zamanlarda Yaptığım Çeviri Derlemeleri ~

Çeviri yapanlar bilir; çeviri yapmak kolaydır fakat şarkı çevirisi bambaşka bir dünyadır. Çevirirken kelimenin ilk anlamını kullanmak ya da motamot bir çeviri şarkıyı berbat eder. İlk çevirilerimi dinleyip izlerken ben ne yapmışım böyle, böyle mi çevirilir bu şarkı dediğim oluyor 🙈 Sonuç itibarıyla şarkı çevirisinde iyi denilebilecek kıvamda olduğumu düşünüyorum :)

Hem kendime, hem sayfalara çevirilerim oldukça fazla. Bunları eğlenerek yapıyorum. Son çevirdiğim Mad Clown şarkısı mesela. Çevirirken çok güldüm. Çünkü bir şarkıda ilk defa bir erkeğin gerçek yüzünü hatta terk eden tarafın neler hissettiğini görmüş oldum. Görmüş oldum diyorum aşk denen safsataya inanmadığım gibi henüz başıma gelmedi :) Böyle görüyoruz işte :)


Yazayım açık açık, şerefsiz kızı ağlatmış terk etmiş akşam yemeği dert olmuş ona 😂😂 Böyle de bencil erkek işte. Ayrıca komik, çünkü kesin böyle düşünenler olmuştur 😃


Bu kısımda ahh dedim çok farklı bir şarkı bu. Çünkü bir erkeğin kendini kabullenişi söz konusu. Güldüm de elden ne gelir, ben böyleyim diyor çünkü. Çokta fifi der gibi asdfg

Şarkının Çevirisi:




Ve ikinci çevirim kendi adıma yaptığım bir çeviriydi.Son zamanlarda kore dizilerinden uzaklaşmışken beni ekrana bağlayan yegane dizi: Shopping King Loui'nin OST'sini çevirdim 😇

Hatta bu tesadüf bana ilk defa Monsta X şarkısı çevirme şansı da verdi. Şarkının iki versiyonu var. Bir akustik bir de rock versiyon. Ben akustik versiyonun tiryakisi oldum. Çocukların vokali bal kaymak. Çok beğendim. Böyle gruplar daha çok göz önünde olmalı bence.



Bir sonraki çeviri videom ise en özeli: Çünkü CNBLUE'nun Euphoria albümünün incisi; Be Ok'e klip hazırladım. Hayatımda ilk kez böyle bir şey denedim. Bazı kısımlarda küçük hatalar yapsam da genelde çevremdekiler beğendiğini söyledi. Fakat çevremdekiler harici ne düşünüyor bilmiyorum. Kötü olsa derler mi bilemiyorum. Şarkıyı çevirdim, videomu yaptım, ardından zamanladım. Ardından karaokesini ekledim ^^ Böyle uzun bir süreç geçirdi anlayacağınız ^^ Umarım beğenirsiniz 🙈



BTS albüm çıkarma sürecinde her army gibi merakla takip ettim, hatta bu merak albümdeki en sevdiğim şarkılardan birine acilen video hazırlayıp çevirmeme kadar uzandı :D Fakat o sıra çok yoğundum ve yorgundum. Mumine'ye yani CNBLUE Turkey / 터키 ekibinin MaviYıldız'ına yalvar yakar aahahha şaka şaka Allah razı olsun bir dememle ben zamanlarım dedi. Onu patınom yapıp şarkıyı bir temiz çevirdim. Dinlemek isteyenlere:



BTS albümünden biraz bahsetmek gerek bence. O albüm gerçekten tüm ödülleri hak ediyordu. Kore'deki kendini hayran sanan bazı kişilerin BTS'in albümü ödül aldığı için çemkirse de, umarım bir gün çocukların albümlerinin kalitesini anlama şerefine ulaşırlar. Klip şarkısını beğenmeyip klipteki dansın tiryakisi olan ben söylüyorum bunu. Albümdeki tüm sololar ve şarkılar mükemmeldi. Dinlemenizi öneririm. ^^




Daha bir çok çevirim var ama şu an sadece birkaç tanesini yazabildim.

Kanallarım: ❤ Hyunbinaşkı Kanalı





2 Ekim 2016 Pazar

Train To Busan: Bir Kore Zombi Filmi



Ahhh ahh.. uzun zaman sonra ilk yazım bu. Çok beğendiğim bir filmi anlatacak olmak ise bayağı eğlenceli. Başlıkta da belirttiğim gibi; Train to Busan filmi,bir zombi filmi fakat koreli bir yapım. Hemen hemen herkeste olduğu gibi bende ön yargıyla, abidik gubidik efektlerle bağırsaktı, gırtlaktı bacaktı koldu falan.. beyaz tenli çekik kardeşlerimizin birbirlerini yiyişini izleyeceğim diye düşündüm ilkte.Pekte öyle olmadı. Mükemmel değilde, harika bir filmdi.

Konusu: Güney Kore'de yayılmaya başlayan zombi virüsü sırasında,birkaç yolcunun hayatta kalmak için güvenli bölge olan Busan'a trenle ulaşmaya çalışmaları hakkında bir film. Daha fazlası size spoiler olur :p

Bittiğinde kendi kendime diğer zombi filmlerinden ne farkı vardı dedim: yoktu. zombiler yine  aynı; keza konu ve klişeler aynıydı. Yani sese yoğunlaşan zombiler, kurtulmaya çalışan en az bir çift liseli ergen, kurtulmuş kalabalığı kışkırtan sadece kendini düşünen benciller vs...



Başrol oyunculardan biri Gong Yoo. Kore'de oyuncu kesiminde 79 line insanı öldürür bitirir bulutlara sürükler. :) Gong harika bir oyuncu, izlerken size Gong yoo'yu değil karakteri izlettiriyor.Busanlı delikanlı Gong yoo bu filmde Busan'a yolculuk etse de, Coffee Prince izleyen her Türk genç kızı onu tanır. Ya da yeni nesil belki Big izlemiştir dizilerinden. Gong filmde Seok Woo isimli işkolik, ihmalkar, kızına hiç ilgi göstermemiş ve eski eşiyle sorunları olan bir babayı canlandırıyor. Hatta izlerken yuh artık deyip bazı noktalarda karaktere kızacaksınız.Karakteri sadece kendini düşünen biri çünkü.Gong hayranlarına gelince çok sadıklar, öyle ki hayatında zombi filmi izlememiş bireyler bu filmi izlemiş ve korkmuşlar. Yorumlarda epeyce gülmüştüm. İlk korku tecrübelerini Gong'la atlatmışlar neyse ki :)

Diğer karakterlerden biri de; Gong Yoo'nun kızını canlandıran Kim Su-an.Karakterin ismi Soo an. Soo an karakteri ailesinin durumunu fark edip, iyiymiş gibi davranmaya çalışan minik bir kızı anlatıyor.Babasının telafi çabaları ve trende arada kaldıkları zombi virüsü salgını arasında gelgitler yaşarlar. Ki kızımız çok başarılı. Geleceğin Kim sae ron'u(The Man From Nowhere, Hi school love on!) olabilir.



Diğer oyuncular ise şöyle:

Jung Yoo Mi: Birçok filmden onu hatıralayabilirsiniz.Discovery of Love dizisinden özellikle. Filmde ise hamile bir kadını canlandırıyor. Hamile olsa da oldukça güçlü bir kadın karakter. Belki de her zombi filmine böylesi lazımdır. (Böyle yazan kişide Resident evil izlemekten bitap düşmüş biri; Koskoca Alice bacımız varkene elin Korelisine cıks cıks asdf)

Ma Dong-seok(Don Lee): Onu nasıl tarif etsem bilmiyorum filmin hem kahramanı hem yıldızı.Mükemmel bir oyuncu bence.Sert, kaba ama içten pamuk gibi şefkat abidesi çiçeği burnunda bir babayı canlandırıyor.Küçük bir de not: kendisi karma dövüs sanatları eğitmeni.Mark Coleman ve Kevin Randleman'ın (Ünlü boksörler)özel antrenönerleriydi bir zamanlar.Sonraları oyunculuğa geçiş yapmış.Hatta eskiden Gong yoo'nunda antrenörüymüş.

Ve gelelim Liseli klişe tiplere: Böyle diyorum çünkü Amerikan tarzı korku filmlerinde(zombi olması gerekmiyor) en az bir liseli çift, en az bir sünepe tip, en az bir sessiz ama akıllı tip, en az da kötü bencil biri bulunur. Bu filmde de aynı klişeye dayanmışlar tabii ki büyük bir farkla.

Liseli öğrenciler ise: Choi Woo-Sik ve  Ahn So-Hee. Soo hee'nin oyunculuğunu pek beğenmedim. Woosik ise sanki pek aktif değildi. Yani liseli itemi bu filmde benim açımdan pek bir sönük kaldı.

Fakat filmin çok çekici artı yönleri de var; işte onlar sizi çekip izleyeceksin ulen dedirttiriyor ve filmi harika kılıyor.


1.İlk olarak film ne kadar korku ve gerilim filmi gibi görünse de; dram yönü çok ağırdı. Öyle abes bir dramda değildi. Bazı filmlerde (özellikle korku filmlerinde) her karakterin kısa da olsa  hayatı mercek altına alınır. Ölen giden karakterlere, acıyıp ya da sövme payı bıraktılırdı. Bu filmde ise başrol karakterler hakkında daha çok bilgi sahibi olabiliyoruz.Bu da sizin birden çok kişiyle bağ kurmanızı engelliyor. Bu bir artı. Başrolün nasıl hissettiğini ne yapacağını tahmin etmeye çalışıyorsunuz.

2.Karakterlerin anlık tepkileri için "insanoğlu ya çiğ süt emmiş be" diye hayıflanıp bende öyle yapar mıydım diye düşünüyor insan; gerçi samsun'u zombiler bassa benim annem ona saldıran zombiye ilk halılara basma der. Yani biz Türk'üz; bize çiğ et aşkı işlemez; kebap olarak sunsalar hadi neyse 😜😜 Şaka şaka zombi diye bir şey yoktur. Ama bu itemi, film virüs açısından değil de virüsden nemalanan şirketler ve kar ortakları insanlar açısından değerlendirmiş. Yani işin görünmeyen kısmını anlatmış diye düşünüyorum.Bunun parçası olduğunu öğrenen insanların tepkilerini görmekte çok hoştu.

3.Trende çok farklı karakterler vardı elbet. En ilginci trendeki evsiz yolcuydu. Hep şüphelendim keratadan 😂 filmin yıldızı ise eşi hamile olan yolcu. Saykoluğu, laf sokmaları çok iyiydi.



4.Ve filmin asıl noktası: bence olası bir felakette insanların nasıl bencilleşip, herkesin kendi çıkarı için yapmayacağı şey olmadığını anlatıyordu her saniyesinde.

5. Bonus: filmde yolcu olarak, W dizisinden webtoon çizeri, Yeon-Joo'nun babası Oh Sung-Moo'da var. Fakat karakterin içeriğini yazmıyorum merak edin :))

6. Zombiler insanlara saldıracağına onlara iftar çadırı gibi çadır kurulsa diye hep düşünsem de izlemeyi çok seviyorum 😏😁 Sizlerde seviyorsanız bu filme bir şans verin bence.

Fragmanı için:

İzlemek için: Train to Busan


Teşekkürler okuduğunuz için ^^




22 Mayıs 2016 Pazar

Benden öte Benden Ziyade...

"Sabret gönül sabret, sakın isyan etme 
Bir gün elbet bitecek bu çile, isyan etme 
Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze... 
Orda öyle bir isim var ki kuldan öte kuldan ziyade 
O'nu düşün O'na sığın O senden öte benden ziyade...."


Her zaman bir yerden başlamalıydım; bundan 6 yıl önce; ne anlatmamı istiyorsunuz ki diye sormuştum birine; sana dair anlatılacak ne varsa anlat demişti bana..Ben kaybolmadan önce yazmalıyım; sabırla; isyan etmeden...Allah Rahmet eylesin Barış abime.

Şimdi de öyle yapmalıyım; belki de her zaman yaptığım şey! Kişiliğim sebebiyle; çokça şaka yapabilen, şaka kaldırabilen, kolay alınmayan biriyim fakat yanmaz çizilmez teflon tava hiç değilim:) Yani her insan gibi kırılıyorum. Bunu gösterebilen biri miyim onu bile bilemiyorum; bu yaştayım hala çözemedim o kısmı. Acıdığında gülüyorum ki acıyan yaram da gülsün. Ağlamak yerine gülüyorum belki de.

Tava ben; çocukta hayat :)

Fazlaca sinirli olduğum için kırabiliyorum insanları; ama her zaman hatamın farkına varıp, düzeltmeye çalışıyorum. Özür dilemekten çekinmem yani ama hatalı olduğumu düşünürsem :)

Hatalarla olgunlaştığımızı düşünürüm hep. Bu yıl hatta ondan önceki yıl çok zorlandım. Duygusal anlamda çok yıprandım. Şöyle bir baktım da ben insandım di mi? Sayfalarım vardı ne gerek vardı dedim kendime; bırakamıyordum üstelik? Bırakmak istemedik tam anlamıyla. Bir annenin çocuğunu terk edememesi gibiydi. Düşünsenize sıfırdan kendimize eğleneceğimiz anlar zamanlar ayarlıyorduk.. Ve ben sadece bir şeye yönelirsem çok çabuk sıkılırım sadece kore yani 50 milyonluk bir ülke bana yetmezdi. Ki öncesinde ben Supernatural denilen kocaman bir efsaneyle uğraşıyordum. Kore'yi keşfedince yine evladımı terk edemedim...Peki bana bir kazancı var mıydı? nasıl ki bir evladın annesine ücret ödemesi imkansızsa bu da öyleydi. Fakat hayatım hiç öyle demiyordu. Her yeni rejimde; hayatıma darbeyi indiriyordu.Sorumluluk almış olmak zaten başlı başına bir mesele. Hep bir tık ötesini merak edip başlamıştım. Hataydı; dünün hataları bugünün dersini hiç oluşturmadı. Devrim yaptığımı düşünürken; aslında darbeyle savruldum.Dedim ya; ben sevsem, hayatım sevmiyordu. Duygusal anlamda en küçük şeylerden yıpranır olmuştum; en küçük şeylerde sinirler tavan oluyordu. Yaşlandım bee derken haklıydım aslında :) Ne seçersem seçeyim; yanımda duracak mıydı?



Bunları okuyan bir ya da iki kişi fark etmez size bir şey söylemeye geldim; hayatınızın iplerini evlatlarınıza değil; kendinize verin. "Siz siz olun, kendinize kalın " demek amacım. Biz bir kere verdik; geri alamıyoruz.Küllerimizden doğduğumuzu söylüyoruz ama bizimle kalan şey aynı. Küllerimizden doğduğumuzda eski halimize dönmüyoruz sonuçta.Ben yine ben; yine küt yine küt.

Pişmanlık mı bunları yazdıran; sanmıyorum. Pişmanlıkla yazmıyorum; şükrediyorum. Bunca buhrana rağmen etrafım beni anlayanlar ile doluydu. Her yeniden doğduğumu sandığım zamanlarda elimi tutan arkadaş, kardeşlerim vardı; Allah razı olsun.

Bazen yılanlara özeniyorum; belli bir süre sonra ölü deriyi üstlerinden çıkarıp atabiliyorlar. Keşke bende kızgınlıklardan;yalnızlıklarımdan, üzüntülerimden sıyrılabilseydim. Keşke ölü deriyi attın be bak diyenlere, duygusal yanılsamaya inanmasaydım. Keşke mi? Belki de budur pişmanlığım.



Sizleri kandırmasına izin vermeyin; bugün elleriyle alkışlayanlar, sahte gülümsemeleriyle sizlere günlük maaşını verenler; mezarlarınızın üzerinde dua eli olmayacaktır eminim.Yine sahte gözyaşları sel olup akıp gidecek;yine sahte yas bir saat bile sürmeyecektir. Yine eminim ki neden bahsettiğimi anlamayanlar olacak. Ama şuna da eminim birileri anlayacaktır. O birileriyle biz birbirimize yeteriz :)  O birileri benim hissettiklerimi hissediyordur eminim. Anlayanlar'dan da anlamayanlardan da Allah razı olsun ^^

Sevgi ile selam olsun herkese.. Deryalarla dolup taşmanız; hyunbinaşkı'yla neşelenmeniz dileğiyle ^^

Umarım, neyi seçersem seçeyim; pişman olmam. Ha oldum diyelim; pişmanlığımla yaşamayı da iyi bilirim ben. Kotarırım onu da. Seçimlerimle kabul etmeniz dileğiyle;Şimdi bir lahmacun olsa da yesek; en acılısından :) Ne alaka demeyin asdfg


14 Mayıs 2016 Cumartesi

Kyoukai no Kanata (Sınır Ötesi) Anime Tanıtımı



MyAnimelist Puanı 7.88 olan Kyoukai no Kanata adlı animemiz 2013 Sonbahar animelerinin en iyilerinden bir tanesi. Geç izleyenlerden biri de olsam. Seri 12 bölümlük bir anime ve iki anime movie(filmden) oluşuyor. Aslen anime bir Light Novel'(Light Novel Nedir?)dan uyarlanmış.

Türü için Aksiyon, Doğaüstü, Fantastik etiketi koyulmuş ama bence dram ve romantizmde eklenmeli. Yer yer komedide barındırmakta.. Çok tatlı; sarıp sarmalamak isteyeceğiniz bir aşk var :) Ayyyy :D Hatırladıkça fangörl damarım kabardı birden asdf

Kuriyama Mirai tatlısı :)

Konusuna gelirsek; Ruhlar dünyasında bile benzersiz bir yetenek olarak görülen "kanı kontrol edebilme" yeteneğine sahip olan ve bu güçlerden dolayı neredeyse nesli tükenmekte olan ruh avcısı bir klanın son üyesi olan Mirai Kuriyama ile bu ruh avcılarının avladıkları youmu adlı doğaüstü varlıklardan birinin bir insan ile evlenmesi sonucu ortaya çıkan bir türün nadir üyelerinden biri olan Akihito Kanbara'nın hikayesi. 
Akihito Kanbara
Gözlük fetişi olan sevimli Akihito; insan gibi görünse de yarı "Youmu" olduğundan yaraları çok çabuk iyileşmektedir, yani ölümsüzdür. Sahip olduğu güçlerle başa çıkmakta zorlanan ve yalnızlık çeken tatlış Kuriyama; çatıda intihar etmeye çalışırken; bunu gören masum Akihito kızımızı hemen kurtarır. Fakat bilmediği bir şey vardır; Akihito; doğal olarak Gözlüklü Kuriyama'nın avıdır. Akihito, Kuriyama'yı kurtardıktan sonra garip olaylar başlar... Bundan sonrasını için animeyi izleyin lütfen :)

Filmlerini ise şöyle açıklayabiliriz:



Kyoukai no Kanata Movie: I'll Be Here - Kako-hen(İlk Film): Anime serisindeki barşrol karakterlerin arasındaki ilişkiyi özetleyen bir film.Ayrıca anime özeti de diyebilirsiniz; animeden sahneler yer alıyor.Bence izlemekte fayda var; çünkü ben animeyi izledikten sonra bazı şeyler soru işareti olarak kalmıştı; bu filmle onları cevaplandırmıştım.Düşününce bu film çok gerekliydi; Kuriyama; Akihito'nun okuluna nasıl geldi? Animede olan bazı olaylar neden oluyor vs.. hepsi. Açıkçası animeyi bitirdikten sonra ilk filmi izlemenizi öneririm.



Kyoukai no Kanata Movie: I'll Be Here - Mirai-hen (İkinci film): Animenin devamı niteliğindeki film. Belki de "Mutlu son" denilebilecek bir hikaye sahip. Animedeki sona ikna olmuştum gerçi :) Ama bu film bizim tatlış Kuriyama & Akihito ikilisini mıncık mıncık etmek isteyeceğiniz bir film olmuş. Ama bu demek olmuyor ki; animenin aksine bu film çok romantik. Tabii ki hayır çözülmeyen birçok şey bu filmde sonuçlanıyor. 

Mirai-Hen'in Fragmanı:



Serinin en göze çarpan etmeni ise çizimleri bence; ferah ve gerçeğe yakın mimikler çizmişler.  Ben çoğu kez Toradora'nın çizimlerine benziyor diye eleştiri duydum ama bence yakınından bile geçmiyor. Çizimler biraz K'on(özellikle kızların çizimi), biraz Hyouka ve fazlasıyla Amagi Brilliant Park tarzında. Ne anime saydım be :)



Diğer yandan; Kuriyama'nın kanı konrol etme yeteneğine hayran kalıyorsunuz; Dram yönü karaktere de animeye gel beni izle diye yalvarıyor. Açıkçası ben animeleri izlerim; hayran kalırım sonra çok bakmam geriye. Ama bu animeyi ne zaman görsem kalbım hafif sıkışıyor; niye bilmiyorum ama Akihito'nun Kuriyama diye çığlıkları aklıma geliyor. Çok mu etkilenmişim ne :) Seri macera ötesi...sanki onlarla yolculuk ediyormuşsunuz gibi. En önemlisi iki ana karakterde olmak istedikleri kişi değiller; bunun getirdiği zorluklarla bir süre sonra birbirlerine güveniyorlar. İkisi de insan olmak yetisine tutunmuşlar, tam anlamıyla normal birer insan olmadıkları için.



Ben karakterler hakkında çok spoiler vermek istemiyorum ama yan karakterlerin harika olduğunu bilmenizde yarar var. Özellikle Akihito'nun arkadaşları asdf Nase kardeşler :) Hiroomi ve Mitsuki Nase..

Hiroomi Nase :)

Özellikle Abi Hiroomi harika ötesi biri.Soğuğa karşı aşırı hassas; boynunda devamlı bir atkısıyla dolaşır ve kız kardeşi Mitsuki'ye aşırı düşkün yani kız kardeş kompleksi var :) Aşırı sözcüğünü kullanıyorum çünkü izledikçe bu ne yapıyor ya diyebiliyorsunuz. Nase ailesi çok ünlü ruh kullanıcılarından. Yani iki kardeşinde gücü var. Hiroomi'nin bariyer gücü var. Mitsuki ise Ruhlar dünyasının savaşçılarından biri. Hiroomi ile ilgili yazmak istediğim çok şey var. Çok farklı bir abi; bunun nedeni cinsel yöneliminin farklı oluşu olabilir. Fakat çok şey yazarsam size kocaman bir spoiler yaması yapmak zorunda kalacağım; o yüzden çenemi mühürlüyorum :) Becerebilirsem tabiii asdf


Serinin en güzel yanlarından biri de; Ending Şarkısı..Sözleri seriye aşırı uyuyor. "Daisy" adlı şarkı seri için özel olarak STEREO DIVE FOUNDATION tarafından yapılmış.Grubun diğer şarkılarını mutlaka dinleyin derim. Aşırı iyi. Gangsta, Dimension W gibi animelerin OSTlerine de el atmış bir grup. Bahsettiğim animeleri de kendimce şaheser buluyorum.

Kyoukai no Kanata'nın Daisy'si Türkçe Altyazılı olarak sizlerle..Özellikle; Maviyıldız nickiyle; Mumine'ye İlk zamanlaması olduğu halde mükemmel bir iş çıkardığı için teşekkürler ^^


Sizlerde Kyoukai no Kanata'nın gizemli dünyasına yolculuk yapmak isterseniz; IZLE buraya bir tık yeterli :)

Okuduğunuz için ve özelikle Beyza Songyongki'ye beni bu güzel animeyle tanıştırdığı için çok teşekkürler ^_^



13 Mayıs 2016 Cuma

Vampire Knight Ending Türkçe Çevirisi //Kanon Wakeshima -Still Doll





Net üzerinde izlediğim ilk anime; Vampire Knight'ın Ending(Kapanış) şarkısını sizler için çevirmiştim.





Diğer çevirilerimi Çevirilerim etiketine tıklayıp bulabilirsiniz ya da youtube kanalıma tıklayabilirsiniz.

Kanalım: Hyunbinaşkı

Animenin konusunda ise şu yazıda  Vampire Knight Konu~ bahsetmiştim.


Kapanıştan birkaç gif:





26 Ocak 2016 Salı

2000'li ve 90'lı Yıllarda Dinlediklerim: Part 1

Uzun bir aradan sonra ilk postum; özledim mi bilmiyorum ama ben kızgınlıklarını, sevincini, kahkahasını yazmayı seven biriyim. Yazınca iyi hissediyorum :)




Aslında bu postu yazmadan önce bunun radyo programı halini yapmak istemiştim sonra vazgeçtim. Bugün size 90 ve 2000'li yılların popüler Türkçe ve yabancı şarkılarını tanıtacağım. Tanıtmak diyorum çünkü yeni gençlik çok bilmezler eskilerin ne kadar güzel ve naif olduğunu.Yani biz Ajdarsız bir nesildik Allaha şükür :)  Rabbim acımış, bizim nesle karıştırmamış onu :) 2000'lerde türedi o; sakin olun.90'larda bulaşsaydı; şimdiki genç, abla abi dediğiniz bireyleri bir düşünün; Aman Allah korumuş asdf

Yine de özleyenler varsa;


Şaka şaka asdfg




İlk önce okul anımla başlamak istiyorum; ben İzmit'te Mevlana ilköğretim okulunda okumuştum. Her sabah okula giderken simit arabası beklerdi okulun kenarında; yanında radyo gibi bişi ve her sabah istisnasız Levent Yüksel -sultanım çalardı. Birkaç sabah dikkatimi çekti hep aynı şarkı çalıyor. simit alma bahanesi yaklaştım fakat amacım o radyo gibi alete bakmak asdf Ben yaklaşınca şarkı bitti o aletin tuşlarına bastı ; "Dolanı dolanı dolaşıyorum, Mecnun gibi meyhaneleri " demeye başladı :)  İlk defa Mp3 çalar görmüş bile olabilirim :) Hatta belki de ses kayıt cihazıydı bilemiyorum :)


Kulun olayım, kölen olayım :)


Ve hayatımıza giren en güzel şarkılardan biri hatta önceden CNBLUE mu vardı işte böyle gruplar ilginçti bizim için; "Grup Lacin - Bekar Gezelim" Hadi itiraf edin.Sizde klibindeki gibi kafanızı yana yana savuruyordunuz değil mi? :D İstemsizce yapıyor insan; hatta ben yazarken yaptım, annem napıyon ya manyadın yine diye tersledi beni asdf 


Haydi kafalar hobaa :)


Los del Rio - Macarena>> 1994'te çıkmasına rağmen bizde, ben 4.sınıfa falan giderken hala meşhurdu bu şarkı hatta dansı bile. Bunun yüzünden ne elller ne kollar gördük dolaşan savrulan. Çok zorlu bir danstı canım :)



Dansını yapmak isteyenler varsa :)


Şimdiki ergenler bir garip; her şeyi abartıyorlar; biz de çok sıkı hayrandık bir zamanlar.2004'te Destiny's Child - Lose My Breath dinlerdik :) Onlar için din değiştirmeye ne bileyim onlar gibi davranmaya çalışmadık. Ergenliğim bile güzel olum ya. İçlerinden biri Beyonce he bilmeyenler varsa :P







Yıl 1996; kardeşimle ben; doğalgaz peteğinin önünde benim elimde kumanda, kardeşimde kolonya şişesi "Mustafa Sandal - Araba" söylüyoruz :) Biri bana dese ki; seni istediğin bir zamana yollamak istiyoruz; o peteğin önünde; Büşra'mla "Onun arabası var; özel mi özel" diye bağırarak şarkı söylediğim zamana göndersinler derim. Öyle bir his ki mutluluk nedir bilmezken mutluyduk o zaman, özledim :)  


Şimdi Rap bilmem ne deyince benden sorulur adfg Çok severim rapi hatta anlayabildiğim kadarıyla da söylerim (istek yapmayın sesi kötüdür :) )

2002 yılının altın eseri; hatta şöyle söylim; bazılarınız 8 mile filmini bilirsiniz; (filmin konusu:siyahların tarzı olan rap müzikte beyaz bir rapçi olan Jimmy'in (Eminem) saygı kazanmaya çalışırken verdiği mücadeleleri anlatır.) O filmin orjinal soundtrack'i ,Eminem'in "Lose Yourself" şarkısı  "En İyi Orijinal Şarkısı" dalında Oscar ödülü kazanmıştır.Yani ödül bile alan şarkıyı derya nasıl görmesin :P Gerçi Oscar eskidi ya; Leo'yu bile görmeyen Oscar'ı ben ne edeyim :P


Neyse boş verin; Türkçe altyazılısını izleyin; çok anlamlı, ince mesajlarda var şarkının içinde :) Eminem döktürmüş.


Başınızı öne arkaya yavaşca sallayın, sonra ritme karışın tamamdır :)

Bu şarkıyı eminim tüm karadenizliler sevmiştir. Yıl 2001 beyinler fıldır fıldır dönüyorkene; Davut Güloğlu Nurcanım kulağımıza pelesenk oldu :) Dilimize evet :) Karadenizli türkücünün neden havuzda kızlarla el kapmaca oynadığını bu yaşa gelmeme rağmen çözememiş olmama rağmen hala bu şarkıyı dinleyince gülümsüyorum. Korsan kaset işine bulaşmamı sağlayan bu şarkıyı saygıyla anıyorum. Hastaneden yatmıştım uzun süre; o hafta eve geldiğimden beri ilk defa pazara götürmüşlerdi beni; bana verilen parayla ilk korsan kasetimi almıştım :) ahaha ne mutlu anlatıyorum :)

Haydeee, ne oldu sana ne oldu böyle nerde o eski o taş fırın erkeği biranda oldun layt erkeği :) Layt ingilişçe ama biliyorsunuz yazıldığı gibi okunur :) 



Evet evet bu posta part 2 yapacağım; bende hikaye çok :)

Okuduğunuz için çok teşekkürler; umarım eğlenmişsinizdir :*